Skip to main content

Doğa binlerce yıldır olduğu gibi kendi dengesini korumaya çabalarken, insanoğlunun aklının alamayacağı bir şey daha yaptı ve bu defa bizim coğrafyamızda bize kocaman bir deprem yaşattı.

Ölenleri, yakınlarını kaybedenleri, organizasyon(suzluğ)u, kendi çaresizliğimizden duyduğumuz suçluluğu, utancı ve öfkeyi anlamaya çalışmaktan ciğerlerimiz soldu. Kalbimiz patladı.

Biliyoruz ki o günden beri pek çok iyi insanın göz yaşı aynı yönde aktı ve umuyoruz ki akmaya da devam edecek. Çünkü tek başıma içinden geçtiğim yasın beni katılaştırma ihtimaline karşı, birlikte ve ilişkide kalarak içinden geçtiğim yasta örtük veya derin duygularımı saklamama gerek yoktur; bilirim ki herkes benim gibi hissediyordur. Bu şartlarda öfkem anlaşılabilirdir, işlevseldir ve akılcı bir rotadan ilerlememe yardım eder.

Doğal olan budur.

Cümleleri birbiri ardına inci gibi dizmek, Yas, Travma, Afetlerde Psikososyal Destek, Akut Stres Bozukluğu, Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Kaygı Bozuklukları nedir diye yazmayı ben de isterdim ama bunu yapmayacağım. Buraya hiçbir travmanın neden bağlamından koparılarak düşünülemeyeceğini, böylesi bir travmayı yaşayan veya buna şahit olanların bunun yapılmasına neden izin vermemeleri gerektiğini yazacağım.

Yaşadığım acıya neden olan dinamiklerin peşinden gidilmezse gerçek bir iyileşmeyi veya travma sonrası büyümeyi konuşmanın ya da “Öldürmeyen Acı Güçlendirir” benzeri aforizmaların neden boş laftan öteye gidemeyeceğinden bahsedeceğim.

İster beğenelim ister beğenmeyelim bu felaketin sonuçlarına bakarak sebeplerinin politik bir minvalde incelenmesinin şart olduğundan bahsedeceğim.

Depremin 2. yılında, derin bir üzüntüyle…

 


 

Ne yaşadığımızın ve ne hissettiğimizin karşılığı hiçbir dilde yok.

Doğduk ve hepimiz farklı kucaklara düştük, orada büyüdük. En kendi yolunda yürüyenlerimizin acısını yaşama şekline bile, bir acı nasıl içselleştirilir ve nasıl dışarı vurulur, büyüdükleri evdeki üzüntülerin (kaygıların, korkuların vb.) yaşanma şekli karar verdi. Tam da bu yüzden her ne yaşıyorsak en doğalı ve en doğrusu o, içimizden türlü yollarla dökülen acının akma şekline yani o bildiğimiz yola güvenmekten başka sağlıklı seçenek yok, çünkü iyileştirmese de başlangıçta en toparlayıcı ve bütünleyici olan o. Biliyorum ki, beni şok eden ani bir travma ile yüzleştiğimde, durumun aciliyeti nedeniyle bedenimin benim psikolojik bütünlüğümü koruma şekli daha önce beni koruduğu şekilde olur.

Psikolojik bütünlüğümü koruyarak bu korkunç olayın bana yaşattığı duruma yanıt verebilmek için bu durumu bağlamı içerisinde değerlendirmeye ihtiyacım vardır, çünkü hiçbir acıyı veya travmayı bağlamından koparıp düşünemeyiz. Biliyoruz ki acının merhemi anlamdır, ben bağlamı göremeden acıma anlam veremem, yani durumu muhakeme edemem. Dolayısıyla iç dünyam karmaşıklaşır, psikolojik esnekliğim ve stabilitem zarar görür; çektiğim acı hafiflemesi gerekirken ruhsallığımda beklenmedik bir karşılık bulabilir.

Bağlam o travmaya, o acıya veya bizim şu an yaşadığımız tablodaki toplumsal felakete zemin hazırlayan ortam ve koşullardır ve bu travmanın bağlamı, bu yaşadığımız korkunç hikayenin sebeplerinden bizi koruyamamıştır…

Var oluşum bir kavramlar bütünüdür. Eğer benim bütünlüğümü oluşturan parçalar yani değerlerim, büyüdüğüm ev, bedensel/zihinsel/ruhsal bir bütün halinde büyümemi sağlayan sevgi/güven dolu ailem, yaşadığım şehir, o şehrin bana kattığı hafıza, benim o şehre kattığım anlam (iş, meslek, sosyal ağlarım), tüm bu kavramlar top yekûn ortadan kalktıysa ya da ortadan kalkma tehdidi altındaysa, yaşadığım travmanın salt sonuçlarına bakarak iyileşmeye çırpınmam ne yazık ki boşa harcanacak büyük bir emektir. İşte tam da bu yüzden önerileri birbiri altına inci gibi dizip şunu uygulayın, böyle yapın rahatlayın, kaygınız azalsın türevi birtakım öneriler bende işlemeyebilir…

Eğer ülkemizde tüm siyasi, ekonomik, adalet, sağlık ve eğitimle ilgili taşlar yerinde olsaydı; yeryüzünün altındaki taşların bu şiddette oynamasının insanlarımızın ruhsallığında yarattığı olumsuz sonuçlar ve semptomlar psikoloji bilimi çatısı altındaki travma çalışmalarıyla çok daha işlevsel bir şekilde iyileştirilebilirdi. Örneğin ben bireysel olarak büyük bir travma yaşamış birisiysem iyileşebilmem için bir bağlama ihtiyacım vardır; bu bağlam beni iyileştirecek olan annem, babam, eşim, dostum etrafımdakiler tarafından oluşturulmuş bir bağlamdır ve bu yolla ilişkide kalarak zamanla iyileşebilirim.

Peki birey yerine, milyonlarca kişi aynı anda aynı toplumsal travmaya maruz kaldığında, travmaya direkt maruz kalmayan ama izleyen tüm ülke haklıyla birlikte iyileşme ihtiyacı hangi bağlama dahil edilerek karşılanabilir? Elbette bunca insanın iyileşebilmesi için tüm toplumu ebeveyn kapsayıcılığıyla koşulsuzca saracak daha büyük bir bağlama ihtiyacımız vardır: “Devlet” bağlamına…

Sözün özü siyasetten yani ait olduğunuz toplumu koşulsuzca kapsaması gereken devletin yönetilme ve gücünün kullanılma şeklinden, siyasi erklerin böyle toplumsal bir acıdaki organizasyonu yürütebilme, insanların temel gereksinimlerini ulaştırabilme becerisinden bağımsız bir şekilde bu travmaya çalışmak işlevsizdir.

Yani ben deprem sonrası yaşadığım travmadan özgürce konuşabilmek ve aldığım psikolojik desteğin uzun süreli olarak hayatımda etkili olmasını, bunun duygusal ve düşünsel dünyamda yarattığı tahribatı onarmak istiyorsam, zihnimde yer eden devlet kavramının alet çantasının içi, benim gereksinimlerimi karşılayacak şekilde donatılmış olmalıdır ki bu travmayı psikolojik destek aracılığıyla atlatabileyim.

Böylesi, toplum olarak paylaşılmış bir acının ve travmanın ardından iyileşmek ve hak ettiğim gibi devam edebilmek istiyorsam, yaşadığım herhangi bir travma sonrası stres bozukluğu vb. psikolojik sorunuma veya ortaya çıkan semptomlarıma neden olan organizasyonu sorgulamam gerekir. Velev ki sorguladım buna neden olan organizasyonun bu acıyı tekrar yaşamamı engelleyeceğinden, yani ait olduğum devletin tüm gücü ve kapsayıcılığıyla, bu vahim olayda eksikliği duyulan psikoloji bilimi dışında kalan bilimleri ve bilimsel verileri de kullanarak, bana yeniden bir güvenlik ağı ve kalkanı sunacağından emin olmam gerekir. Hepimiz bu durumun psikolojik sonuçlarına, kendi duygusal kaynaklarımızın elverdiği şekilde direniyor olsak da toplumun her bireyinin, bütünlüğü bozulan bağlamını yeniden kurabilmesi için öncelikle devlet tarafından unutulmadığının ona hatırlatılması, bu meselenin olmazsa olmazıdır.

Bunun dışında ruh sağlığı profesyonellerinin canhıraş çabaladığı şey, ne yazık ki, psikolojik ilk yardımdan ileriye gidemez.

Whatsapp